A8 – Hareketin Doğası ve Cevher-i Ferd Üzerinden Argüman
Bu argüman, içinde yaşadığımız evren ve içindekilerin zannedildiği gibi kesintisiz devam eden bir zaman çizgisiyle değil, bir videonun kareleri gibi kesintili sahnelerin art arda gelmesiyle hareket etmesinden yola çıkar.
Çünkü maddenin kendisi de sonsuza kadar bölünebilecek parçalardan değil bölünemeyen en küçük parçalardan oluşmaktadır. Yani evren bir nevî piksellerden oluşması bir zorunluluktur. Aynı şekilde mesafeler de sonsuza kadar bölünemez. Eğer durum böyle olmasaydı Zeno Paradoksu diye meşhur Hareket Problemi söz konusu olurdu. Gerçek hayatta böyle olmadığına göre mesafeler ve cisimler bir noktadan sonra bölünemez hale geliyor demektir.
Bunu akla yaklaştırmak amacıyla gençler arasında meşhur olan “flipbook” çizimlerini de örnek gösterebiliriz. Flipbook çizimlerinde elinize küçük bir not defteri alır ve her sayfaya bir sahne çizersiniz. Bir anda yaprakları hızlı bir şekilde çevirdiğinizde karşınıza hareketli basit bir çizgi film çıkar. İşte evrendeki hareketlerimizin de böyle olduğunu gösteren aklî deliller mevcuttur.
Bu durumda evreni her an sahne sahne hareket ettiren (diğer bir deyişle sürekli bir durumdan diğer bir duruma ışınlayan) mutlak güçlü bir varlığın bulunması kaçınılmazdır. Delil şu şekilde sunulabilir:
- Evrendeki hareket kesintisiz devam eden bir zaman çizgisiyle değil, bir videoyu oluşuturan kareler gibi kesintili sahnelerin art arda gelmesiyle oluşmaktadır.
1.1. Eğer böyle olmasaydı Zeno Paradoksu olarak bilinen meşhur Hareket Problemi söz konusu olurdu.
- Bu da her şeyin bir andaki konumu, durumu ve şeklinden bir sonraki konum, durum ve şekline bir nevî ışınlandığını göstermektedir.
- Bir önceki an ve konumdan bir sonraki an ve konuma ışınlanmak ise her şeyin devamlı olarak yok olup tekrar başka bir yerde var olması anlamına gelmektedir.
- Öyleyse gerçekte “Bir önceki konum ve durumumuz bir sonraki konum ve durumumuzdan tamamen bağımsızdır.” diyebiliriz.
- Bu durumda her an devam eden hayat akışında önceki sahneler ile sonraki sahneleri sürekli olarak birbirine bağlayan mutlak güçlü ve mutlak bilgi sahibi bir Yaratıcının varlığı kaçınılmazdır.
- O halde Yaratıcı vardır.
EVRENİN HAREKETİNİN KESİNTİLİ OLDUĞUNA DÂİR BAZI DELİLLER ve MİSÂLLER
İmâm Gazâlî “El İktisâd Fi’l-İ’tikâd” (İtikadda Orta Yol) isimli eserinde bu konuya şöyle değinmiştir:
“Zamanın akışı içerisinde bitişik (olan) ve birbirini tâkip eden olgular, ancak devamlı bir şekilde yok olarak ve tekrar tekrar yenilen(ip var edil)erek art arda gelip ‘hareket’ şeklinde (algılanır ve) isimlendirilir”
[İmâm Ebû Hâmid el-Gazâlî, El İktisâd fi’l- İ’tikâd, thk. Enes Muhammed Adnân Eş-Şerafâvî, 1. Baskı, (Dârü’l Minhâc, Cidde), s. 105]
Evrendeki her şeyin sahne sahne hareket ettiğini şu temel kural anlatmaktadır: “Bir madde varlığını iki an boyunca devâm ettiremez.” [Hüsameddîn es-Sığnâkî, El Kâfî Şerhu Usuli’l Pezdevî, thk. Fahruddîn Seyyid Muhammed Kânit, 1. Baskı (Medine: Mektebetu’r Rüşd li’n Neşri ve’t Tevzî’, 1422/2001) c. 4 s.1782] Yani evrendeki her şey her an tekrar tekrar var edilmek zorundadır.
Eğer bu söylediğimizin aksine kâinat video kareleri gibi sahne sahne hareket etmeseydi o zaman mesâfeleri aşmak, bir yerden bir yere ulaşmak, kısacası hareket etmek tamamen imkânsız olurdu.
“Zeno Paradoksu” olarak bilinen “Bir ok asla hedefe varamaz. Hareket etmek imkânsızdır.” şeklindeki sorun ortaya çıkardı.
Yunan filozofu Zeno (veya Zenon) bir okun aşıp gideceği mesâfenin, sonsuz noktaların bir araya gelmesi ile oluşan bir çizgi olduğunu ileri sürmüştür. Ve bunu da şöyle açıklamaya çalışmıştır:
“Bir kişi A noktasından B noktasına gitmek istese ve her hamlesinde önündeki yolun yarısı kadar gitse sonsuza kadar B noktasına varamaz.
Çünkü adam ilk hamlesinde toplam yolun yarısını gittikten sonra önünde toplam yolun diğer yarısı kalacak, ikinci hamlesinde de kalan yolun yarısını gidecek ve önünde toplam yolun çeyreği kalacak, böylece her hamlesinden sonra önünde mutlaka bir mesâfe kalacak ve adam hiçbir zaman B noktasına varamayacaktır. Gerçek hayatta ise herkes A noktasından B noktasına varmaktadır. İşte bu bir paradokstur.”
Bu olayı çıkmaza sokan iki temel sebep vardır. Birincisi iki nokta arasındaki mesâfenin sonsuza kadar bölünebileceğini zannetmek. İkincisi de evrendeki hareketleri, “birbiri arasında mesâfe veya kopukluk bulunmayacak şekilde nesnenin taşınması” olarak tanımlamak.
Eğer bu iki sebep onun iddia ettiği gibi var olsaydı hareket etmek gerçekten de imkânsız olacaktı. Çünkü hem sonsuz mesâfeyi aşmak aklen mümkün değildir. Hem de böyle sonsuz sayıda hamle ile hareket edilen dünyada nesnelerin hareketlerini algılamamız da söz konusu değildir. Zaten Zeno’nun algılama konusundaki bir başka paradoksu da bu söylediğimizi anlatmaktadır.
Gerçek hayatta durum böyle olmadığına göre o hâlde zaman aslında peşpeşe dizilmiş süreksiz anlardan oluşmaktadır. Yani hayattaki her şey, art arda gelip düzenli bir görüntü oluşturan film kareleri gibi sahne sahne hareket etmektedir. Bazıları bu olaya, “bir önceki andan bir sonraki âna ışınlanmak” da demektedir.
Biz de bu konuyu akla yaklaştırmak adına başta verdiğimiz misâle atıf yaparak şöyle diyebiliriz: “Kâinât, 3 boyutlu bir flipbook gibidir…”
Peki dünyada gerçekleşen olaylar her an sahne sahne var ediliyorsa “Her bir sahnede aldığımız mesâfe ne kadardır?” Cevap: Birim madde (yani cevher-i ferd) boyu kadardır.
KÂİNÂTIN PİKSELLERİ: “BİRİM MADDE”LER (CEVHER-İ FERD’LER)
Evren, belirli bir boyutu bulunan ve daha aşağısına inmenin mümkün olmadığı birim maddelerden oluşmuştur. Bunlar maddenin en küçük gerçek yapıtaşı olan “cevher-i ferd”lerdir.
Kelamcılar arasında “bölünemeyen en küçük parça” olarak meşhur olan ve bizim de “birim madde” diye isimlendirdiğimiz bu parça pratikte asla bölünemez. Kendisi ya vardır ya yoktur. Tıpkı televizyon ekranını oluşturan en küçük pikseller gibi.
İki pikselden birini söndürmek mümkündür. Yüz pikselden kırkını söndürmek de. Ama bir pikselin yarısını söndüremezsiniz. Artık o piksel ya yanar ya da söner. Yine iki pikselden birini yeşil birini beyaz renkte yakmak mümkündür. Ama tek bir pikselin yarısı farklı diğer yarısı farklı renklerde yanamaz.
Eğer “o pikselin de yarısı yanıp yarısı sönebiliyor veya yarısı farklı renkte olabiliyor” denirse işte o zaman ikiye bölünen bütünün kendisi piksel değil, o bütünü oluşturan yarım parçalar gerçek piksellerdir.
Tıpkı bunun gibi bu evreni oluşturan birim maddelerden yüz tanesini ikiye bölmek mümkündür. Ama birim maddelerden sadece bir tanesini bölmek mümkün değildir. O ya vardır ya da yoktur.
Yine bir bitki büyürken her sahnede bir birim madde miktârı uzar. Ya da biz yolda yürürken vücûdumuz her bir sahnede bir birim madde miktârı ilerler. Şöyle de diyebiliriz: İki sahne arasındaki değişim miktarı bir birim madde kadardır.
Nesne, taşınma ve hareket esnâsında her anda bir birim madde kadar ilerler. Meselâ karelerini görebileceğiniz kadar son derece yavaşlatılmış bir video izlerken her kareyi sahne sahne izleyebilirsiniz. İşte bu hayattaki her şey aslında böyle hareket eder. Böylece Zeno’nun paradoksundaki problem gerçekte oluşmaz ve bir noktadan diğerine varmak mümkün olur.
Sonuç olarak evren ve içindekiler sonsuz bileşenlerden değil belli bir boyutu bulunan en küçük parçalardan oluşmaktadır. Yani evren ve içindekiler sınırsız değildir.
Burada şu soru gündeme gelebilir: “Peki bu birim maddenin belli bir boyutu varsa o hâlde o boyutun da yarısını düşünmek aklen mümkündür. Bu bölünme her adımda yarısını düşünerek sonsuza kadar gitmez mi?“
Dikkat edilmesi gereken nokta “varsayım” değil, maddenin bir sahne içerisinde o anda var olan özelliğidir. Yani misâl vermek gerekirse; 1.000 kilometre uzunluğunda bir duvar düşünebilir miyiz? Evet düşünebiliriz. Peki bunun iki kat uzunluğundaki bir duvar düşünebilir miyiz? Evet düşünebiliriz. Peki bu duvara ekleme yapma işi sonsuza kadar gitmez mi?
Cevap: Varsayım yaparak işi sonsuza doğru götürebiliriz evet. Ama bir şey bil fiil gerçek hayatta mevcut ise o sonsuz olamaz. Bunun izahı “Hüdus Delili” başlığı altında geçti.
Akla yaklaştırmak için bir cismin fotoğrafını çektiğimizi farzedelim. “Şu an bunun boyu sonsuzdur.” diyebilir miyiz? Hayır. O hâlde hayatın bir sahnesi içerisinde mevcut olan bir madde için “Şu an bunun parçacıkları sonsuzdur.” da denemez.
Daha açık ifâde etmek gerekirse: Nasıl ki duvarın boyunu zihnimizde sonsuza kadar uzatabiliyorsak, birim maddenin çapını da zihnimizde sonsuza kadar küçültebiliriz. Ama bu varsayımlara rağmen kâinâtın bir ânı, bir sahnesi içerisinde o duvarın boyu sınırlı ve belli olacaktır, o birim maddenin çapı da sınırlı ve belli olacaktır.
Belli sınırı olan parçalardan değil de sonsuz parçalardan oluşan bir şey için başlangıç ve bitiş kavramlarının düşünülmesi de imkânsız olacaktı çünkü bir önceki konuda değindiğimiz Zeno paradoksundaki durum maddenin parçaları konusunda da söz konusu olacaktı. Ama gerçek hayatta durum böyle değildir.
İmâm Gazâlî’nin hocası olan İmâm Cüveynî “Eş Şâmilü Fî Usûli-d Dîn” isimli kitabında şöyle demiştir:
“(Evet, maddenin en küçük yapıtaşı olan) cevher-i ferd’in belirli bir hacmi vardır. Boşlukta yer kaplar.”
[İmâmu’l Harameyn el-Cüveynî, eş-Şâmilü Fî Usûli-d Dîn, thk. Alî Sâmî en-Neşşâr, 1. Baskı, (Mektebetü ‘İlmi Usûli’d Dîn, İskenderiyye), s.159]
Yani bölünemeyen en küçük parça dediğimiz birim madde farklı boyutlarda olabilirdi. Daha küçük veya daha büyük yaratılabilirdi. Ama şu anki boyutta olması takdir edilmiş ve o şekilde var edilmiştir.
SONUÇ
Evrenin ve içindekiler, her an bir önceki sahneden yok olup bir sonraki sahnede uyumlu bir şekilde var olmak için mutlak güç ve bilgi sahibi Yaratıcıya kaçınılmaz bir şekilde ihtiyaç duymaktadır.
Bir yanıt yazın